Tuesday, December 27, 2005

2006 yılı için küçük bir liste:)


2005'e ne zaman girdikte ne zaman bitti ben hiçbirşey anlamadım...Daha sanki dün hazırlamıştım 2005 yılı için tasarladığım yapılacaklar listesini..o maddelerin kaçı uygulandı yılın bitimine kadar? HİÇBİRİ!!! Ama olsun yine de hazırlayacağım 2006 yılı için bir liste daha..hem bu sefer blogum var, yani bu sorumluluk demek, demez misiniz bana hani nerde o yazdığın maddeler diye:) o zaman başlıyorum 2006 yılı için dileklere ve planlara;

1. İlk olarak ailecek sağlığımızın yerinde olmasını ve birlikte huzurlu bir yıl geçirmeyi diliyorum.

2. Çocuklarıma daha fazla zaman ayırabilmeyi istiyorum....

3. Daha çok çizim yapmak için geceleri uykusuzluğa dayanabilmeyi istiyorum...

4. Hala alamadığım Wacom tableti istiyorum...yanına bir de lap top istiyorum:)

5. Evim için düşündüğüm dekorasyon fikirlerini hayata geçirebilmek,

6. Daha sık sinemaya gitmek,

7. Kilo verebilmek ve yazın deniz kenarında bikinili hatunları görüp bunalıma girmemek,

8. Bununla ilişkili olarak egzersiz yapmak için zaman ayırmak,

9. Blogumu daha sık güncelleyebilmek,

10. Ve en son olarak içimdeki yaşam sevincini kaybetmemek istiyorum:)

Ama daha yazacaklarım vardııııı:) Yetmedi bana 10 madde falan ...ne yapalım artık bu kadar olsun 2006 yılı planları..ben sonra daha eklerim listeye birşeyler...bende ycurl'u sobeliyoruuum...hadi bakalım:)

Sunday, December 25, 2005

Yılbaşı Promosyonu



Herkes yılbaşı promosyonu verir de ben geri kalır mıyım? Tabii ki hayır:) İşte sizlere pinomino'dan mis gibi 2006 takvimi...Her ay için ayrı ayrı çizimler yaptım sizlere..Güle güle kullanın:))) 2006 yılı sizlere mutluluk, sağlık, başarı ve şans getirsin:))) SEVGİLERLEEEE.....

Wednesday, December 21, 2005

Temizlik Öncesi Temizlik

Hep annemle alay ederdim temizliğe kadın gelmeden önce temizlik yapıyor diye...vallahi ben onu da geçtim bu konuda:) Uzun zamandır temizlik için gelen bayanı hem kurs masraflarımdan hem de işini doğru dürüst yapmadığından dolayı almıyordum..Fakat geçen haftadan itibaren fiziksel olarak bu temizlik olayına daha fazla dayanamayacağımı düşünerek yeniden kadın arayışına girdim..Öyle kolay zannetmeyin bu kadın bulma işini, Çankaya Köşkünden randevu almak eminim daha kolaydır bu kadınlardan randevu almakla kıyaslanınca!!Bir kere eviniz sanki görücüye çıkıyor ilk geldiklerinde.Neyse arayıp tarayıp en sonunda kuzenin eşinden tavsiye ile irtibata geçtiğim bayan ile bu hafta için konuştuk, fakat ben hem kadını evin vahim durumunu görüp korkutup kaçırmamak hem de gözünde iğrenç bir ev kadını imajı çizmemek adına başladım temizliğe..Bu temizlik olayı öyle bir hastalık ki başladığında bırakamıyorsun..aman şurayı da halledeyim burayı da halledeyim derken bir baktım hatuna sadece camlar ve halılar kalmış..Eee ben şimdi 45 milyonu sadece cam ve halı sildirmek için mi vereceğim cimriliği ile halıları Bülo'nun o güçlü kollarına teslim etmeyi planlıyorum..camları silme olayını ise havanın daha güneşli olduğu bir döneme erteledim, donarız falan amannn diyeyim...Neyse sanırım bu kadın işi gelecek haftaya ertelenecek..
Bu arada Bilge teyzeleri Deniz ve Arda'nın en sevdiği 5 oyuncak ve 5 oyunu sormuştu bana geçenlerde..fırsat bulmuşken onları da yazayım bariii:) 5 oyuncak; 1.Tencere ve tavalar 2.Leğen 3.Oyuncak arabalar ve kamyon 4.Kalemler 5.Oyuncak org En sevilen 5 oyun listemizde ise; 1.Ritm eşliğinde dans etmek 2.Tencere ve tavaları birbirlerine çarparak müzik yapmak!! 3.Saklambaç oynamak(diğer adı Arda nerdeeee??? oyunu) 4.Durmadan koşmak 5.Alışveriş merkezlerindeki çocuk oyun alanlarında diğer çocuklar ile oynamak.

Monday, December 12, 2005

Film-mim ve 10 küçük mutluluk


Sevgili İpek beni filmler konusunda sobelemiş... Ben de en severek izlediğim filmlerden aklıma ilk gelenleri sıralıyorum.
1. Amelie
2. Smoke
3. Şarküteri
4. The Shinning
5. Pulp Fiction
6. Kill Bill
7. Indiana Jones serisi
8. Star Wars serisi
9. Before the Rain
10. Kieslowski'nin üçlemesinden "Kırmızı"
tabi ki daha birçok film var ama bunlar ılk aklıma gelenler...
eh madem oyuna devam ediyoruz Ycurl'un 10 küçük mutluluk sobesinide unutmadan yazayım:) Aslında
1. Arda ve Deniz'in birlikte kavga etmeden oyun oynamalarını seyretmek...
2. Pazar akşamları Bülo, çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda kapı komşum olan Çağıl ile NipTuck izlemek ve sesli yorumlar yapmak...
3. Cicili bicili kırtasiye malzemeleri almak, office superstore'da saatlerce vakit geçirmek..
4. Kitapçılarda gezmek ve bir dolu kitap ve dergi alıp eve dönmek...
5. Hediye paketi açmak..
6. Posta kutusunda bana atılmış gerçek bir mektup görmek (faturalar dışında tabi)
7. Çikolata yemek, kahve içmek...
8. Bulo ile sinemaya gitmek
9. Ufaklıklar ile dışarıda gezmeye gitmek, dağılmış bir şekilde geri dönmek...
10. Arda'nın bana "Anni" demesi..
şimdilik aklıma ilk gelen bunlar...bende bu 10 küçük mutluluk oyununda Ozzy'nin annesi ve çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda kuzenimin eşi olan Bilge'yi ve de yine liseden arkadaşım sevgili Başak'ı sobeliyoruuuum:)

Thursday, December 08, 2005

Yeni İş Arkadaşım


Tam 7.5 yıldır işyerindeki odamda tek başıma yalnız bir şekilde çalışıyordum. Bunun iyi yanları olduğu gibi işlerin yığılması ve yetişememesi gibi olumsuz yanlarıda vardı. Neyse ki geçen hafta yeni bir iş arkadaşım oldu:) İlk defa odamı birisi ile paylaşacaktım..Tekstil sektöründe çalışan insanların aşağı yukarı ne türde olduklarını bildiğimden ilk önce kaygılarım vardı tabi ama Gamze odama ilk geldiğinde tüm bu kaygıların yerini büyük bir sevinç aldı...karşımda çok cici bir insan vardı..gerçekten hiç tanımadığınız birisi ile geçen 1-2 dakikada bile yıldızınızın uyumlu olup olmadığını anlıyorsunuz.. Kendiside benim gibi tekstil ile ilgisi olmayan bir eğitim almış..ne mi? Fizik Mühendisliği gibi ağır bir bölüm..şimdi ne alaka der gibi olacaksınız ama öyle demeyin çok işe yarıyor...mesela geçen gün yağmurun altında şemsiyeli bir çocuk çiziyordum Gamze bana düşen yağmur damlalarının şemsiyeye çarpma hızına bağlı olarak hangi yöne doğru ne hızda sıçradıkları konusunda bilgi verdi de gönül rahatlığı ile tamamladım çizimimi:)) Bugünlerde bende ona bildiğim programları öğretiyorum..ödev bile verdim kendisine:))) İşte işyerindeki günlerim bu şekilde yoğun geçiyor..Nasıl bir ikili olduğumuzun ipuçlarını da çizimimde bulabilirsiniz...upuzuuuuun ve incecik Gamze ile tombik Pino:))) (not: aslında normalde çizime göre boyu benden daha uzun ama kendime biraz torpil yaptım:)))

Wednesday, November 23, 2005

Ne kadar sanalım ben????


Sevgili Filiz, Figen ve Berrin beni sırasıyla sobeledi ne kadar sanal olduğum konusunda...işte cevaplar:)
1- Günde ortalama kaç saat internettesiniz?
İşyerinde ADSL olduğundan sürekli internetteyim ama genelde mail kontrolü ve değişik çocuk markalarının araştırması için kullanıyorum bu ise 1-2 saatimi ancak alıyor evde ise geceleri 2-3 saat..
2- Herhangi bir messenger kullanıyor musunuz?
Hayır kullanmıyorum.
3- Kaç tane e-mail adresiniz var?
2 tane kullanıyorum.
4-Sizinle bütünleşen bir nickname' iniz var mı?
Evet var. Genelde Pino olarak biliniyorum ama ismimi kullandığımda oluyor...
5-Internet ortamında tanışıp gerçek hayatta pekişen arkadaşlıklarınız var mı?
Evet çok tatlı iki insanla tanışma fırsatım oldu ve çok tanışmak istediğim 2 arkadaşım daha var.
6-İnternetten alış veriş yapar mısınız?
Şimdiye kadar fazla yapmadım ama eşim yapıyor.
7-Ya internet olmasaydı...?
Herhalde Arda ve Deniz'e daha fazla zaman ayırabilirdim..çoğu zaman onların uyumasını bekliyorum internete girmek için..ama internetsiz yaşamı da düşünemiyorum istediğim bilgiye anında ulaşmamı sağlıyor..
Ben de Ycurl'cugumu ve YeşilErik'ciğimi sobeledim..Önüm arkam sobe saklanmayan ebe :P

Friday, November 18, 2005

Organik Ürünler Pahalı Olmasa....

Alışveriş yaparken aldığımız ürünlerin katkısız ve doğal olmasına dikkat ediyorum. Organik ürünlerin satıldığı standlara yöneliyorum fakat bu ürünler normalin 2-3 katı daha pahalı olunca ne yazık ki çoğu zaman alamıyorum. Zaten bu ürünleri üreten firmalar çok az sayıda...ürünler ise bir çimdiklik poşetlerde...Sanırım bahara doğru tohum alıp kendim yetiştirmeye çalışacağım bazı şeyleri.. Gerçi şimdiye kadar pek başarı sağlayamadım ama yeniden denemekte fayda var..En azından ufaklıklara yetecek kadar domatesimi ve biberimi yetiştirebilirsem ne mutlu bana:)

Tuesday, November 15, 2005

Hurma Ye #4


Evet, suçluluk duyuyorum çünkü katılamadım bu ayın etkinliğine..neyseki Burcu'cum (GelincikTarlası) pişiremediysen çiz bari dedi de son anda bende yaptım bişeyler:))

Kadınlar ve Boncuklar

Bazen kendimi muhabbet kuşu gibi hissediyorum.. O minik parlak şeylere karşı duyduğum zaaf nedeniyle...Dikkat ettim boncuk dükkanlarında sadece kadınlar içlerinde türlü bonluk bulunan o minik kapları eşeleyip duruyoruz. Kendime hakim olmasam vericem tüm maaşı kasada...Evde bir sandık dolusu boncuk, kurdele, kumaş, bir o kadar garip garip malzemeler.....bir de vakit olsa neler yaratacağım ama bazen uyku tatlı geliyor insana..çocuklar uyuyunca hop bende yatağa.. Geçen ay Suluhan’a düşünce yolum bir baktım cam boncukları, deri sicimleri, takı malzemelerini toplayıp gelmişim..Yaptığım bilezikleri (bunlar ilk eserlerim) nazardan korumak istediğim arkadaşlarıma hediye ettim.. Yapılışı çok basit..deri sicimlere düğüm atarak aralarına boncukları kafanıza göre koyuyorsunuz:) Aslında cam boncukları kendim yapmak isterim ama evdekilerin daha fazla hayal, plan ve projeyi kaldırabileceklerini sanmıyorum..neyse hele biraz büyüsünler o zaman Cam Ocağı Vakfının hafta sonu workshoplarına katılırım artık:)

Friday, November 11, 2005

Sağlığımız Yerine Geldiii :)


Dün hastaneye kontrolümüze gittik..Minnoşum gayet iyi durumdaymış:) Zaten öksürüğüde 3 gündür geçmişti..Halsizliğide kalmadı gibi..Hayatımız normale dönmeye başladı..İnsan çocuğu hasta olunca çok çaresiz kalıyor..Umarım bundan sonra başımıza gelecek hastalıklar ve ateşlenmeler karşısında soğuk kanlılığımı koruyup panik olmam, çünkü "anne" panik olunca işler daha da çıkmaza giriyor..bu tip durumlarda pek sakin olamıyorum ne yazık ki...
Bu arada hastalığa rağmen Deniz'cik yürümeye başladı:) Şu sıralar en büyük keyfimiz tüm evi paytak paytak dolaşmak...

Tuesday, November 08, 2005

Deniz'im Hasta Oldu


Son 1 haftadır tüm günümü minik Deniz’cim ile geçiriyorum..Geçen hafta Salı sabahı Çocuk Acil servisinde başlayan maceramız Zatürre Başlangıcı teşhisi ile sonuçlandı.. Yüksek ateş, öksürük, kusma...gece boyu devam etti..Hayatımda kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim..Yavruşum o kadar halsiz kalmıştıki gözlerini bile yarım açabiliyordu..Neyseki ateşi 40’ı geçmedi..Bugün son doz antibiyotiğini aldı..Perşembe günü kontrolüne gidecek..Moralim halen düzelmedi...Annelik demek sürekli suçluluk duymak demek benim için şu sıralar...

Wednesday, October 26, 2005

Illustration Friday: Remote

Considering this week's topic as "remote" I am illustrating my husband's addiction to videogames and his little supporters:)


-Bülooo, yemek hazııırrr!
-Geliyoruuuuuum..
-Çorbaları koyuyorum hadiiii..
-Tamam geliyorumm..
-Soğuyor bak....
-Bir kale kaldı onu da alayım geliyorum..
-Ne kalesi yaa hadi ben başlıyoruuum
-Sen başla iki dakkaya bitiyor
-Üüüüfffff bıktım yaa soğuyor çorbalar "save" edip gelsene..
-Olmazzz iki dakkacık sonra tamam, bak ben yeşilim şu kırmızılarıda yeşil yapıp geliyorum
-Ne yaparsan yap ben yiyorum yemeği!!
-Ya bi dakka rahat bıraksan bitmişti bıdı bıdı bıdı başımda...
-??????

Tuesday, October 25, 2005

Benim Aura'm Mavi Peki Ya Senin?


Çok yoğun bir döneme girdiğimden dolayı eski çalışmalarımdan birşeyler koyacağım bu hafta. Geçtiğimiz Mayıs ayında İzmir'de Ege İhracatçılar Birliği tarafından düzenlenen 1.Moda Tasarım Yarışmasında ilk 12'ye kalmıştım..Yarışmanın konusu AURA idi ve 2006 yaz trendlerinin doğrultusunda koleksiyonlar hazırlanacaktı..Ben alt temayı olarak "Gotik" olarak belirledim...Konu Aura olunca renk kullanımı konusunda belirsizliğe düştüm ve internette bulduğum bir testte Aura'mın mavi olduğunu öğrendim. O zaman mavinin tüm tonlarını kullanmaya karar verdim..Denim, organze ve beyaz koton kumaşları birlikte kullandım... Baskı olarak E.A.Poe'nun bir şiirinden alıntı yaptım..ne de olsa gotik edebiyatın babası sayılır..diğer kıyafetlerde antik büyüler kullandım, bu büyüler aslında kötü amaçlı büyülermiş ve bende bu kötü büyülerin etkisi altında kalarak:) sinir bozucu birsürü şey yaşadım..Bir kere Ankara'da olmanın dezavantajı büyüktü...Tüm yarışmaya katılanlar İzmir ve İstanbul'dandı..Sponsorum dandik bir firma idi ve adamlar doğru dürüst ilgilenmediler..son güne kadar oyalayıp bir hafta kala elime 40 beden!! dikilmiş kıyafetleri tutuşturdular..başlarına kaç kere gidip geldiğimi hatırlamıyorum ama bana sormadan kesip biçmişler kumaşları.Tüm kıyafetleri annemle söküp yeniden diktik desem yeridir.Benim sonuç olarak bu yarışmadan zihnimde kalanlar nefretle andığım dandik sponsor firma ve sabahlara kadar elimde iğne makas küfrederek düzeltmeye çalıştığım koleksiyon..Ama defile kısmı zevkliydi, benim zaten başıma gelenler nedeniyle ilk 3'e girme gibi bir umudum yoktu bu nedenle rahat ve heyecansız defilenin keyfini çıkarttım..Ege Birlik'in organizasyonunda çalışan elemanlar çok sevimli ve her konuda yardımcılardı. Herhalde İzmir'in havasının yumuşaklığından olacak halkı çok sakin ve rahat. İnsan huzur duyuyor şöyle deniz kenarında çayını yudumlarken uzaklara dalmayı..özledim bak şimdi...

Abim sağolsun defileyi izleyeceğim diye doğru dürüst fotoğraf çekmemiş..bunlar en elle tutulur olanları...



İşte o kötü büyüler:) Hepsini ben işledim kumaşlara....

Tuesday, October 18, 2005

I'm Tagged!!!!


Lyn and Alina tagged me about 20 random things in my life. Now, let's start...
1. First of all there are three important guys in my life, Bulo, Deniz and Arda..I can't think about a life without them.
2. I like to spend my time at bookstores to explore what's new. Also very interested in children's books...
3. I like sketching, sketching and sketching:) I have a A5 size sketchbook and I carry it wherever I go..
4. My favourite food is traditional Turkish foods, so I am not good at dieting much!
5. I enjoy listening to music when I am working..it helps me to concentrate..
6. When I am alone at home I like to lie on my sofa and watching old movies while eating my popcorn.
7. I hate smoking but Bulent smokes...so that's the main trouble for us at home..
8. My dream is being a successful illustrator and animator. I am working much to achieve my goal...
9. I have got many hobbies...Sewing is one of them.
10. When I go for shopping I can't stop myself buying unnecessary stuff.
11. I feel wonderful when Arda or Deniz give me a big hug...
12. Dancing with Deniz is so cheery..they both love listen to music, especially hiphop style!!!!!
13. Bulent and I sometimes escape to "BlackSea Coast" for 2 or 3 days..This really make us relax..
14. Sometimes I go shopping with my mom but we always quarrel about the things that I want to buy:)
15. Chatting with mom with a cup of coffee at night is fabulous...at the same time we work on some projects on home decoration (and of course we quarrel about selecting fabrics, design and etc..:)))
16. Dealing with laundry is the worst thing in my life..I hate ironing much....
17. I like cooking and try new tastes..
18. My colored pencils, and drawing stuff are my precious things..nobody can touch them at home:)
19. I like to eat junk food much..I don't like this but cannot stop myself...
20. Sometimes I find myself very sensitive and easyly fragile..this is also the thing that I don't like about myself...
So, I tag Virginia, FilizTulu and Burcu(gelinciktarlası) for this game:)

Lyn ve Alina beni hayatımdaki rasgele 20 şeyi yazmam konusunda sobelemişler...
1. Hayatımdaki en önemli 3 adam tabiki Bulo'm, Arda'm ve Deniz'im. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum bile!!
2. Vakit buldukça kitapçıları gezerim, tüm rafları tavaf ettikten sonra en son çocuk kitaplarını inceler kimler resimlemiş diye bakarım.
3. Küçük çizim defterimi herzaman yanımda taşırım, ne de olsa heran ilham gelebilir:) Sürekli çizerim ve hiç sıkılmam..
4. Mantı, kebap, pide, lahmacun.....hepsini severim, yerim, tabi ki her diyet girişimim bu yüzden ancak 3 gün sürebilmiştir.
5.Çlışırken mutlaka müzik dinlerim...türünü ise o anki ruh halime uygun bir şekilde seçerim..
6. Evde yalnız kaldığım geceler (ki bu ancak son 2 yılımda 2 kez oldu!!) kanepeye uzanıp eski filmleri izlemeyi severim, tabiki bir tas patlamış mısır eşliğinde:)
7. Sigaradan nefret ederim, Bulent'e bırakması için sürekli baskı yaparım ama daha beceremedim..
8. En büyük amacım başarılı bir illüstratör ve animatör olmak..bunun için çok çabalıyorum..umarım hayalim ileride gerçek olur..
9. Birsürü hobim var (bu konuda birazcık maymun iştahlıyımdır!) dikiş dikmek bunlardan birisi..
10. Tam bir tüketim toplumu bireyiyim..ne zaman alışverişe çıksam piyasada abuk subuk ne varsa toplar gelirim..
11. Arda ve Deniz koşup beni kucakladıklarında tüm dünya benim oluyor:)
12. Deni'i kucağıma alıp dansetmek kadar eğlenceli birşey olamaz! Bu arada benim bebeler son günlerde hiphop dinlemeye başladı:)
13. Havalar güzel olunca çocukları annelere paylaştırıp 2 günlüğüne Amasra civarına kaçıyoruz..ve yeniden doğup geliyoruz:)
14. Annemle alışverişe çıkmayı seviyorum ama genelde benim almak istediğim muhteşem şeylere! engel olduğu için kavga edip dönüyoruz:)
15. Aynı şekilde annemle bir fincan kahve eşliğinde sohbet çok zevkli ama konu ev için yapmayı düşündüğüm dekorasyon fikirlerine gelince yine şöyle olsun böyle olsun tartışması:)
16. Çamaşır yıkamak ve ütü yapmak mı...kalsın ben almayayım:)
17. Yemek yapmayı ve değişik lezzetler denemeyi seviyorum.
18. Çalışma odamdaki boyalarım, kağıtlarım ve çalışmalarım çok kıymetlidir..kimseyi yanaştırmam!!
19. Abur cubur yemek gibi kötü alışkanlıklarım var..buna ancak marketlerde o bölümleri es geçerek engel olmaya çalışıyorum, ama beceremiyoruuuum:(
20. Çok hassas ve alıngan bir karakterim var..bu özelliğimden de çok hoşlandığım söylenemez...
Bu oyunda ben de Virginia, FilizTulu ve Burcu(gelinciktarlası)'yu sobeliyorumm:)

Monday, October 17, 2005

Bu da Bülo'nun Etkinliği :)

Benim Bülo çok akıllı ya! baktı ben bu "Nar Ye#3" etkinliği için oldukça büyük bir performans sergiledim hemen bu enerjinin yönünü kendi lehine çevirmeye çalıştı...Neymiş bu da "ÜtüYap#1" miş.
Haziran ayında oturduğumuz evi kiraladığımızda en çok hoşumuza giden nokta ayrı ayrı çalışma odalarımızın olacağıydı..Çünkü bir önceki evimizde Bülo'nun ders notları ve kitapları benim çizimlerim ve dergilerimle karışıyor sürekli "benim rafım senin rafın" kavgası yaşanıyordu. Neyse, çalışma odaları ayrıldı, ben bilgisayarı onun odasına verdim kendi odama dikiş makinamı kurdum, boyalarımı, kağıtlarımı, kumaşlarımı yerleştirdim, mutlu mesut yaşarken küçük bir sorunla yüz yüze geldim..Bizim bir çamaşır odamız yoktu!!!Ve tüm o yıkanmış çamaşırlar yavaş yavaş banyodan çıkıp, antre de kurutulup benim odama yerleşmeye başladılar...Bizim evin bir özelliğide üzeri boş olan herhangi birşey ki bu bir sehpa, bir sandalye ya da puf olabilir, hemen üzeri yığıntı ile dolar.
Ne zaman ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde odama yerleştirilmiş ütü masası içinde aynı şey geçerli..Zaman içinde tüm temiz gömlekler (en son 18 adetti) ütü masasına yığılmaya başladılar. Yani benim çalışma odam oldu mu ütü odası... İçimden odaya girmek gelmiyor üzerime doğru yıkılıyorlar sanki..Performansım düştü bu yüzden :( işin kötüsü temiz çamaşırları koyacak başka yer de yok..Yani ya ütülenip kaldırılacak ya da odamda sürünmeye devam edecekler...Sonuç itibariyle hafta sonu gelmeden bir şekilde bu ütülerin bitmesi gerekiyor yoksa bu grubun üzerine yeni bir grup daha eklenip evde gömlek dağı oluşacak. İşin kötüsü annem bu görüntüye dayanamayıp atlayacak ben yapayım diye, sonra kendimi daha berbat hissedeceğim....Sonuç olarak bıktım ben bu bitmek tükenmek bilmeyen ev işlerinden.....

Saturday, October 15, 2005

Ye #3: NAR

Sadece 45 dakikam!! kaldı Nar etkinliğini kaçırmamam için....oysa ki Bulent ile 2 gün öncesinden market market dolaşıp Nar'ımı almış, Aşuremi ise dün pişirip hazırlamıştım... Ama herzamanki gibi koşuşturmalar yüzünden fotoğraf çekimim son dakikaya kaldı...
Bu ayın etkinliği için Ramazan ayı olmasından dolayı geleneksel bir tatlı olan Aşure'yi seçtim...Nar'ı ise üzerinin süslemesinde kullandım..Baktım Nar etkinliği için sadece süsleme biraz zayıf kaldı hemen annemin buzdolabından yürüttüğüm buz gibi nar suyunuda ekleyiverdim yanına:) Tarifine gelince;
1 su bardağı fasulye
1 su bardağı nohut
1 su bardağı aşurelik buğday
1\2 su bardağı pirinç
1\2 su bardağı kuru incir, kayısı ve üzüm(ayrı ayrı)
4 su bardağı toz şeker
üzerini süslemek için tarçın, nar, badem ve ceviz (fıstık vs. olabilir)
Yapılışı:
1'er su bardağı nohut, fasulye ve aşurelik buğdayı bir önceki geceden ıslatıyoruz. Ertesi gün kabarmış buğdayın üzerine 3 parmak geçecek şekilde su koyup 1\2 su bardağı pirinç ile ateşe koyup ara sıra karıştırarak kaynatıyoruz. Buğdaylar ve pirinç iyice piştiğinde başka bir tencerede ayrı ayrı haşladığımız ve kabuklarını soyduğumuz nohut ve fasulyeleri ekliyoruz. Yine karıştırarak 4 su bardağı şekeri yavaş yavaş ilave ediyoruz. Ateşten inmeye yakın 1\2 subardağı kuru incir, 1\2 su bardağı kuru üzüm ve 1\2 su bardağı kuru kayısıyı ilave ediyoruz. Bir iki taşım kaynattıktan sonra ateşten alıyoruz.
Kaselere boşalttığımız aşure soğuduktan sonra üzerine tarçın serpip ,badem, ceviz ve nar ile süslüyoruz.. Afiyet Olsun!!!


Wednesday, October 12, 2005

Illustration Friday: Lost

This week's theme for Illustration Friday was "lost". Cats can find their way to home from anywhere of this world!!

Ortaokul zamanlarımda yaklaşık 6 tane kedim vardı...Annemin de çocukken hep kedisi olmuş...Bu nedenle çocukluğuma ait iyi bir "kedi hikayeleri" arşivim var:) Mesela annemin kedisini zamanında halasına vermişler evde bakamadıkları için..Fakat kedicik bundan hiç hoşlanmamış ve 2 hafta sonra bakmışlar ki perişan halde kapının önünde bekliyor..Ankara'nın bir ucundan diğer ucuna gelip bulmuş evini..bir de sadık değil derler kediler için:)

Friday, October 07, 2005

Ben Küçükken.....

Geçen hafta evde yaşanan tencere krizinden sonra "küçükken beni nasıl oyalarlarmış" sorumun cevabını bulmak üzere geçmişime küçük bir yolculuk yaptım...
Eylül ayında nurtopu gibi bir yavrucak olarak doğduğumu daha öncede belirtmiştim zaten:) Gerçi bu resim ilk yılbaşı akşamımda çekilmiş:) Tepemdeki ayıcık 2001 yılına kadar odamda benimle birlikte yaşadı, evlendikten sonra ise annem onu kendine sakladı....

Eh, zaman içinde büyümüşüz tabii......Bu da kuzenlerle çete halinde oyun oynarken...Saçlarım o zamanlardan beri böööle kıvır kıvır:)

Her zaman için eve zekamız gelişsin diye garip garip oyuncaklar alırlardı...Bu da onlardan biri...Hiçbir zaman üzerinde bir adet piyon bırakmayı beceremedim:(


Çocukken Şekerbank tarafından bana verilen kumbara :) Bu kumbara ile adam yerine konmamın mutluluğunu tatmıştım ama ne yazık ki biriktirdiğim tüm paracıklarım abim tarafından değerlendirilmişti...

Tangram beni uzun süre oyaladığından nereye gitsek yanımızda götürüdük...Gerçekten de kitapçığındaki şekilleri yapmaktan büyük zevk alırdım...

Bu oyun kartlarını Almanya'dan teyzem getirmişti bize. En büyük zevkimiz kuzenlerle toplanıp kavga dövüş oynamaktı bu oyunu..

Kitapçıya gittiğimizde yazılarını okuyarak seçtiğim ilk kitap:) 1982 yılında 7 yaşında iken....

Bu kitabı kaç kere okuduğumu hatırlamıyorum ama çocukluğuma ait anılarımda büyük yer tutar..


Pıtırcığım...Zavallım paramparça olmuş :( Ama doğum günümde müthiş bir sürpriz beni bekliyordu:))

Bunlar annemin çocukluğundan kalma kitaplar, 1961 yılında basılmışlar...

Bunlarda benim çocukluğumdan kalan kitaplar...bizim ufaklıklara saklıyorum...

Bence "Şimdiki Çocuklar Harika" bizim döneme ait bir klasik...okumamış çocuk kalmamıştır herhalde.!!! En sevdiklerim listesinde üst sıralarda yerini almıştır hep.... Gülmekten kırılırdım çok komik gelirdi o vakitler bana, şu anda okusam aynı keyfi alır mıyım bilmiyorum...Şimdi bu küçük hazinemi Arda ve Deniz için saklıyorum...Belki onlar büyüdüklerinde tüm bunlar anlamsız gelecek onlara, ama olsun! Bir kenara koymakta fayda var.....

Bu arada nostalji serimi yoğunluktan resimleyemedim, onun yerine bebelik fotoğraflarımı koydum:)))

Tuesday, October 04, 2005

1. Tava Tencere Savaşları

Yoğun bir hafta sonuydu bizim için... Sanırım bundan sonra daha da yoğun olacak..Çünkü uzun zamandır hayalini kurduğum animasyon işleriyle uğraşmak ve 3D Max programını öğrenmek için kapsamlı bir kursa başladım. Cumartesi ve Pazar sabahlarım saat 1'e kadar kursta geçecek. Eğer bekar ya da çocuksuz birisi olsaydım bu kısımdan sonrası gayet normal bir şekilde devam edecek, güzel güzel kursuma gidip verilen ödevleri mutlu mutlu yapacaktım...ama hayır..ben bunu gerçekleştirebilmek için önce annemi bu konuda ne kadar istekli olduğumu , hayatımdaki binlerce hayalden GERÇEKTEN en önemlisi olduğunu, sadece 7 aycık süreceğini ve ders bitince hemen eve döneceğim konusunda söz verip ufaklıklarıma bakma konusunda ikna ettim.
Cumartesi sabah erkenden kalktım, herkes uyurken kahvaltı sofrasını hazırladım, Arda ve Deniz'in tabaklarına ayrı ayrı ne yemeleri gerekiyorsa koydum. Ekmek ve gazeteyi aldım, bakkal şaşırdı tabi beni sabahın köründe karşısında gördüğünde!! Sonra annemi aradım ve saat 10'a kadar Bulo'nun idare edebileceğini daha sonra ufaklıkları getireceğini söyledim.. Kalan 10 dakikada hazırlanıp evden fırladım...O kadar erken başlamıştım ki güne saat 08:35 te kurs binasına gelmiştim bile...İlk gün tasarım kavramı ile ilgiliydi ve oldukça zevkliydi...Ders bitiminde hemen eve döndüm...Bulo kahramanlık yapıp anneme çocukları ben gelene kadar idare edebileceğini söylemiş!!! Eve girdiğimdeki ortalığın vaziyetini anlatmayı çok isterdim ama bunu kelimerle ifade etmek gerçekten çok zor....Söylene söylene ortalığı düzeltmeye başladım, akşam olduğunda ortalık en azından temiz sayılabilecek düzenli bir hal almıştı.
Pazar günü o kadar şanslı değildim..gözümü açtığımda kocaman bir tencere ile burun burunaydım, kendimin dışbükey parlak yüzeydeki korkunç görüntüsünü algılamaya çalışıyordum. Arda erken kalkmış ve dolaptaki tüm tencere, tava ve cezveyi evin değişik noktalarına dağıtmıştı..Deniz'i de unutmamıştı,onun yatağına da nadide bir parçayı bırakmış, bu sırada kafasına küçük bir darbe indirmeyi de ihmal etmemişti!!
Akşam derli toplu bıraktığımız ev sanki bir savaş alanıydı...Bir yandan Deniz elinde cezve ağlıyor diğer yandan Arda tencere ve tavaları benden kaçırıyordu. Bilsem bu kadar tava tencere düşkünü olduğunu oda dolusu oyuncak yerine en kalitelisinden tencere seti alırdım, hem o mutlu olurdu hem de ben....
Evlendiğimde aldığım ve kullanmaya kıyamadığım tüm metal eşyalarım çizik ve ezik içinde:( Bu takıntıdan ne zaman vazgeçecekler çok merak ediyorum doğrusu..ulaşabilecekleri tüm metal eşyaları gözden çıkardım zaten ama oynarken ortaya çıkan gürültü konusunda çaresizim...
Neyse, Pazar sabahı da bu şekilde evden ayrılıp, aklım evde gözüm derste bir gün geçirdim...korkarım ki her haftasonu ayrı bir macera olacak benim için!!!

Wednesday, September 28, 2005

Happy Birthday to meeeeeee:)

ILLUSTRATION FRIDAY: Fresh
This week's theme for illo friday was "fresh" and it wasn't difficult for me to illustrate the topic. In two days I will be 30 years old:) so this illo reflects my feelings about it.

Artık 20li yaşlara veda etme vakti geldi benim için:) Şimdi çok garip olacak ağzımı doldura doldura otuz yaşımdayım demek! Neyse ki iki günüm daha var:) Sonuna kadar değerlendirmek lazım:))
İyi ki Eylül ayında doğmuşum... iyi ki "terazi" burcu olmuşum:) iyi ki yetenekli olmuşum:)))) (teşekkürler annecim aktardığın genler için:)) Çok kendimi beğenmişim bugün ama idare ediverin artık doğum günü çocuğuyum ne de olsa:))))

Sunday, September 25, 2005

Bir zamanlar böyleydik:)

Bülo'm ve Ben Nasıl Tanıştık?

Sevgili Zinnur beni sobelediğinde uzun zamandır torbalar ve kutularda bulunan geçmişe ait anıları ortaya döktüm. Çoktandır unutmuştum varlıklarını.... Meğersem Bülocumla birlikte ne çok şey yaşamış ve paylaşmışız da farkında değilmişiz. (teşekkürler Zinnur:)) Gelelim hikayemize;
Herşey 1986 yılının baharında başlamıştı. Tüm yıl boyunca dershanelerde ve özel derslerde Anadolu Liseleri sınavına hazırlanmış ve büyük umutlarla girdiğim sınavı kazana kazana Arı Kolejini kazanarak çıkmıştım.


(Kaynak:1986 yılına ait Milliyet Gazetesi)
Tabi ki moral çöküntüsü vardı ama yapacak birşey yoktu" her işte bir hayır vardır" diyerek annemin ve babamın elinden tutup kayıt olmaya gitmiştim Karanfil sokaktaki küçük gri binaya.... Bilemezdim tabi evleneceğim kişinin de o okulu kazanalar arasında olduğunu!! Neyse okula başlamıştım ve kısa sürede birçok arkadaş edinmiştim. Okulun bir özelliği de tüm dönem öğrencileri birbirlerini tanısınlar diye her sene sınıflar karıştırılırdı. Bakın şu kaderin işine ki Pinocuk, Bülosu ile 7 yıl boyunca hiç aynı sınıfa düşememişdi!. Birbirimizi sima olarak biliyorduk ama bir türlü tanıştırılmamıştık. Tabi doğal olarak tüm eğitim hayatımız boyunca karman çorman farklı sınıflarda okuduğumuzdan dolayı birsürü ortak arkadaşımız vardı. Ama yine de bir allahın kulu bizi tanıştırmamıştı:(
Lise bitmiş sira üniversite sınavı gelmişti.... Ben yine dershane ve özel ders maratonuna başlamış kaptırmış gidiyordum...Mimarlık hayallerimi süsleyen meslekti ama yine sınav sonrası kendimi alakasız bir bölüm olan İstatistik'te bulmuştum. Bülo ise Bilgisayar Mühendisliği istermiş hep ama o da Diş Hekimliği bölümünü kazanmıştı iki-üç puan farkla.... Üniversitenin ikinci yılında içimden bir ses "kızım ne işin var senin burada..ne güzel çizimler yapıyorsun, git sevdiğin işle uğraş" dedi ve ben arkadaşım ile birlikte Ankara Kalesi'nin biraz aşağısında kalan tarihi Pirinç Han'da şu anda sadece adını hatırladığım (mehmet) ressamın yanında desen çalışmaya başlamışdık. Haftanın iki gününü bu muhteşem yerde geçiriyor, ressamların atölyelerini hayranlıkla geziyor, güzel sanatların sınavlarına hazırlanan ya da bu bölümlerde okuyan tipleri acayip kıskanıyorduk... Neyse, bu bahsettiğim mekana gitmek için önce dolmuşa biniyor sonra Hacettepe'nin önünden yukarıya doğru yürüyorduk. O gün yine bu yürüyüşümüzü yaparken arkadaşım çok acıktığını ve mutlaka birşey yemesi gerektiğini söyledi. Ben de söylene söylene iyi bari şurda vardır birşeyler diyerek "Feycan" ( bir zamanlar öğrencileri bozuk mayonez ile zehirlediğinden kapatılan mekan ki bu arkadaşımda o olayda zehirlenmişti!!!) adlı kafeteryaya gittik. Tam tostlarımızı ısıracakken okuldan samimi olduğumuz bir arkadaşımız göründü giriş tarafında ve yanında da Bülocum:)
Neyse tanışma faslı, falan filan derken bunlarda takıldı bizim peşimize Pirinç Han'a doğru. Zaten yeni başlayan sanat hayatım da bu şekilde o gün sona ermişti! Sanırım saatlerce konuşmuştuk.. Günün sonunda ertesi gün için sinemaya davet edilmiştim bile:)

(Kaynak: Yazara ait arşiv)
Üç gün sonra çıkmaya başlamıştık... Çok güzel günlerdi... Bülom arkadaşları ile bir rock grubu "Disorder" kurmuştu ve gitar çalıyordu. http://www.dnadeath.org/dna/bands/d/disorder.asp Ben ise onların stüdyo çalışmalarına gidiyor, pasta börek ile grup elemanlarını besliyordum. Gezdik tozduk eğlendik...şimdi düşünüyorumda ne kadar dertsiz tasasız günlermiş onlar:)

Aradan 3 yıl geçmişti..Üniversiteyi önce ben bitirmiştim çünkü onların eğitimi 5 yıl sürüyordu. ( Bu arada ben, sona eren resim hayatımdan sonra 2 yıllık bir moda okuluna devam edip üniversiteyle aynı anda mezun olmuştum) İstatistikçi bir stilisttim artık! Mezun olduktan sonra halen çalıştığım tekstil firmasında işe girmiştim.. Bulocumsa bir yıl sonra mezun oldu ve Anadolu'nun güzide bir şehrinde asistan olup doktoraya başladı. Ben ise hem işe gidiyor hem de adamakıllı bir tasarım eğitimi almak için araştırmalar yapıyordum. En sonunda Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünün master programına kabul edilmiştim.Hayallerimin okulunda günler çok güzel geçiyordu ama Bulocumdan ayrı kalmak çok acıydı. Bizde 2001 yılında evlenerek bu ayrılığı sona erdirdik. Ama ne yazıkki master devam ettiğinden dolayı Ankara yollarını arşınlamaya başlamıştım. Neyseki 2. yılımızda Ankara'ya transfer oldukda rahata erdik. Masterı karnımda Arda ile bitirdik. Oğluşum pek bilgiç bir şekilde doğdu bu yüzden. Kolay mı kaç sayfa tez yazmıştı ne de olsa!

Arda'cık doğdu ve hayatımız çok farklılaştı...artık çok büyük bir sorumluluk vardı üzerimizde. Biz daha bu ufaklığa nasıl en iyi şekilde bakacağız, nasıl yetiştireceğiz derken 14 ay sonra Deniz'cik geldi dünyaya ...İyiki de gelmiş...şimdi günlerimiz o kadar dolu geçiyor ki, gün nasıl bitiyor anlamıyoruz. Tabiki onların bu şekilde kolayca büyütülmesindeki en büyük pay sevgili anneanneciğiyle sevgili babanneciği:) Bu nedenle bize çoğu zaman sadece sevmek kısmı kalıyor:)
Ben bu oyunda, benim bildigim evli olan blog sahiplerinin tümü sobelendigi icin kimseyi ne yazik ki sobeleyemiyorum..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...