Wednesday, October 26, 2005

Illustration Friday: Remote

Considering this week's topic as "remote" I am illustrating my husband's addiction to videogames and his little supporters:)


-Bülooo, yemek hazııırrr!
-Geliyoruuuuuum..
-Çorbaları koyuyorum hadiiii..
-Tamam geliyorumm..
-Soğuyor bak....
-Bir kale kaldı onu da alayım geliyorum..
-Ne kalesi yaa hadi ben başlıyoruuum
-Sen başla iki dakkaya bitiyor
-Üüüüfffff bıktım yaa soğuyor çorbalar "save" edip gelsene..
-Olmazzz iki dakkacık sonra tamam, bak ben yeşilim şu kırmızılarıda yeşil yapıp geliyorum
-Ne yaparsan yap ben yiyorum yemeği!!
-Ya bi dakka rahat bıraksan bitmişti bıdı bıdı bıdı başımda...
-??????

Tuesday, October 25, 2005

Benim Aura'm Mavi Peki Ya Senin?


Çok yoğun bir döneme girdiğimden dolayı eski çalışmalarımdan birşeyler koyacağım bu hafta. Geçtiğimiz Mayıs ayında İzmir'de Ege İhracatçılar Birliği tarafından düzenlenen 1.Moda Tasarım Yarışmasında ilk 12'ye kalmıştım..Yarışmanın konusu AURA idi ve 2006 yaz trendlerinin doğrultusunda koleksiyonlar hazırlanacaktı..Ben alt temayı olarak "Gotik" olarak belirledim...Konu Aura olunca renk kullanımı konusunda belirsizliğe düştüm ve internette bulduğum bir testte Aura'mın mavi olduğunu öğrendim. O zaman mavinin tüm tonlarını kullanmaya karar verdim..Denim, organze ve beyaz koton kumaşları birlikte kullandım... Baskı olarak E.A.Poe'nun bir şiirinden alıntı yaptım..ne de olsa gotik edebiyatın babası sayılır..diğer kıyafetlerde antik büyüler kullandım, bu büyüler aslında kötü amaçlı büyülermiş ve bende bu kötü büyülerin etkisi altında kalarak:) sinir bozucu birsürü şey yaşadım..Bir kere Ankara'da olmanın dezavantajı büyüktü...Tüm yarışmaya katılanlar İzmir ve İstanbul'dandı..Sponsorum dandik bir firma idi ve adamlar doğru dürüst ilgilenmediler..son güne kadar oyalayıp bir hafta kala elime 40 beden!! dikilmiş kıyafetleri tutuşturdular..başlarına kaç kere gidip geldiğimi hatırlamıyorum ama bana sormadan kesip biçmişler kumaşları.Tüm kıyafetleri annemle söküp yeniden diktik desem yeridir.Benim sonuç olarak bu yarışmadan zihnimde kalanlar nefretle andığım dandik sponsor firma ve sabahlara kadar elimde iğne makas küfrederek düzeltmeye çalıştığım koleksiyon..Ama defile kısmı zevkliydi, benim zaten başıma gelenler nedeniyle ilk 3'e girme gibi bir umudum yoktu bu nedenle rahat ve heyecansız defilenin keyfini çıkarttım..Ege Birlik'in organizasyonunda çalışan elemanlar çok sevimli ve her konuda yardımcılardı. Herhalde İzmir'in havasının yumuşaklığından olacak halkı çok sakin ve rahat. İnsan huzur duyuyor şöyle deniz kenarında çayını yudumlarken uzaklara dalmayı..özledim bak şimdi...

Abim sağolsun defileyi izleyeceğim diye doğru dürüst fotoğraf çekmemiş..bunlar en elle tutulur olanları...



İşte o kötü büyüler:) Hepsini ben işledim kumaşlara....

Tuesday, October 18, 2005

I'm Tagged!!!!


Lyn and Alina tagged me about 20 random things in my life. Now, let's start...
1. First of all there are three important guys in my life, Bulo, Deniz and Arda..I can't think about a life without them.
2. I like to spend my time at bookstores to explore what's new. Also very interested in children's books...
3. I like sketching, sketching and sketching:) I have a A5 size sketchbook and I carry it wherever I go..
4. My favourite food is traditional Turkish foods, so I am not good at dieting much!
5. I enjoy listening to music when I am working..it helps me to concentrate..
6. When I am alone at home I like to lie on my sofa and watching old movies while eating my popcorn.
7. I hate smoking but Bulent smokes...so that's the main trouble for us at home..
8. My dream is being a successful illustrator and animator. I am working much to achieve my goal...
9. I have got many hobbies...Sewing is one of them.
10. When I go for shopping I can't stop myself buying unnecessary stuff.
11. I feel wonderful when Arda or Deniz give me a big hug...
12. Dancing with Deniz is so cheery..they both love listen to music, especially hiphop style!!!!!
13. Bulent and I sometimes escape to "BlackSea Coast" for 2 or 3 days..This really make us relax..
14. Sometimes I go shopping with my mom but we always quarrel about the things that I want to buy:)
15. Chatting with mom with a cup of coffee at night is fabulous...at the same time we work on some projects on home decoration (and of course we quarrel about selecting fabrics, design and etc..:)))
16. Dealing with laundry is the worst thing in my life..I hate ironing much....
17. I like cooking and try new tastes..
18. My colored pencils, and drawing stuff are my precious things..nobody can touch them at home:)
19. I like to eat junk food much..I don't like this but cannot stop myself...
20. Sometimes I find myself very sensitive and easyly fragile..this is also the thing that I don't like about myself...
So, I tag Virginia, FilizTulu and Burcu(gelinciktarlası) for this game:)

Lyn ve Alina beni hayatımdaki rasgele 20 şeyi yazmam konusunda sobelemişler...
1. Hayatımdaki en önemli 3 adam tabiki Bulo'm, Arda'm ve Deniz'im. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum bile!!
2. Vakit buldukça kitapçıları gezerim, tüm rafları tavaf ettikten sonra en son çocuk kitaplarını inceler kimler resimlemiş diye bakarım.
3. Küçük çizim defterimi herzaman yanımda taşırım, ne de olsa heran ilham gelebilir:) Sürekli çizerim ve hiç sıkılmam..
4. Mantı, kebap, pide, lahmacun.....hepsini severim, yerim, tabi ki her diyet girişimim bu yüzden ancak 3 gün sürebilmiştir.
5.Çlışırken mutlaka müzik dinlerim...türünü ise o anki ruh halime uygun bir şekilde seçerim..
6. Evde yalnız kaldığım geceler (ki bu ancak son 2 yılımda 2 kez oldu!!) kanepeye uzanıp eski filmleri izlemeyi severim, tabiki bir tas patlamış mısır eşliğinde:)
7. Sigaradan nefret ederim, Bulent'e bırakması için sürekli baskı yaparım ama daha beceremedim..
8. En büyük amacım başarılı bir illüstratör ve animatör olmak..bunun için çok çabalıyorum..umarım hayalim ileride gerçek olur..
9. Birsürü hobim var (bu konuda birazcık maymun iştahlıyımdır!) dikiş dikmek bunlardan birisi..
10. Tam bir tüketim toplumu bireyiyim..ne zaman alışverişe çıksam piyasada abuk subuk ne varsa toplar gelirim..
11. Arda ve Deniz koşup beni kucakladıklarında tüm dünya benim oluyor:)
12. Deni'i kucağıma alıp dansetmek kadar eğlenceli birşey olamaz! Bu arada benim bebeler son günlerde hiphop dinlemeye başladı:)
13. Havalar güzel olunca çocukları annelere paylaştırıp 2 günlüğüne Amasra civarına kaçıyoruz..ve yeniden doğup geliyoruz:)
14. Annemle alışverişe çıkmayı seviyorum ama genelde benim almak istediğim muhteşem şeylere! engel olduğu için kavga edip dönüyoruz:)
15. Aynı şekilde annemle bir fincan kahve eşliğinde sohbet çok zevkli ama konu ev için yapmayı düşündüğüm dekorasyon fikirlerine gelince yine şöyle olsun böyle olsun tartışması:)
16. Çamaşır yıkamak ve ütü yapmak mı...kalsın ben almayayım:)
17. Yemek yapmayı ve değişik lezzetler denemeyi seviyorum.
18. Çalışma odamdaki boyalarım, kağıtlarım ve çalışmalarım çok kıymetlidir..kimseyi yanaştırmam!!
19. Abur cubur yemek gibi kötü alışkanlıklarım var..buna ancak marketlerde o bölümleri es geçerek engel olmaya çalışıyorum, ama beceremiyoruuuum:(
20. Çok hassas ve alıngan bir karakterim var..bu özelliğimden de çok hoşlandığım söylenemez...
Bu oyunda ben de Virginia, FilizTulu ve Burcu(gelinciktarlası)'yu sobeliyorumm:)

Monday, October 17, 2005

Bu da Bülo'nun Etkinliği :)

Benim Bülo çok akıllı ya! baktı ben bu "Nar Ye#3" etkinliği için oldukça büyük bir performans sergiledim hemen bu enerjinin yönünü kendi lehine çevirmeye çalıştı...Neymiş bu da "ÜtüYap#1" miş.
Haziran ayında oturduğumuz evi kiraladığımızda en çok hoşumuza giden nokta ayrı ayrı çalışma odalarımızın olacağıydı..Çünkü bir önceki evimizde Bülo'nun ders notları ve kitapları benim çizimlerim ve dergilerimle karışıyor sürekli "benim rafım senin rafın" kavgası yaşanıyordu. Neyse, çalışma odaları ayrıldı, ben bilgisayarı onun odasına verdim kendi odama dikiş makinamı kurdum, boyalarımı, kağıtlarımı, kumaşlarımı yerleştirdim, mutlu mesut yaşarken küçük bir sorunla yüz yüze geldim..Bizim bir çamaşır odamız yoktu!!!Ve tüm o yıkanmış çamaşırlar yavaş yavaş banyodan çıkıp, antre de kurutulup benim odama yerleşmeye başladılar...Bizim evin bir özelliğide üzeri boş olan herhangi birşey ki bu bir sehpa, bir sandalye ya da puf olabilir, hemen üzeri yığıntı ile dolar.
Ne zaman ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde odama yerleştirilmiş ütü masası içinde aynı şey geçerli..Zaman içinde tüm temiz gömlekler (en son 18 adetti) ütü masasına yığılmaya başladılar. Yani benim çalışma odam oldu mu ütü odası... İçimden odaya girmek gelmiyor üzerime doğru yıkılıyorlar sanki..Performansım düştü bu yüzden :( işin kötüsü temiz çamaşırları koyacak başka yer de yok..Yani ya ütülenip kaldırılacak ya da odamda sürünmeye devam edecekler...Sonuç itibariyle hafta sonu gelmeden bir şekilde bu ütülerin bitmesi gerekiyor yoksa bu grubun üzerine yeni bir grup daha eklenip evde gömlek dağı oluşacak. İşin kötüsü annem bu görüntüye dayanamayıp atlayacak ben yapayım diye, sonra kendimi daha berbat hissedeceğim....Sonuç olarak bıktım ben bu bitmek tükenmek bilmeyen ev işlerinden.....

Saturday, October 15, 2005

Ye #3: NAR

Sadece 45 dakikam!! kaldı Nar etkinliğini kaçırmamam için....oysa ki Bulent ile 2 gün öncesinden market market dolaşıp Nar'ımı almış, Aşuremi ise dün pişirip hazırlamıştım... Ama herzamanki gibi koşuşturmalar yüzünden fotoğraf çekimim son dakikaya kaldı...
Bu ayın etkinliği için Ramazan ayı olmasından dolayı geleneksel bir tatlı olan Aşure'yi seçtim...Nar'ı ise üzerinin süslemesinde kullandım..Baktım Nar etkinliği için sadece süsleme biraz zayıf kaldı hemen annemin buzdolabından yürüttüğüm buz gibi nar suyunuda ekleyiverdim yanına:) Tarifine gelince;
1 su bardağı fasulye
1 su bardağı nohut
1 su bardağı aşurelik buğday
1\2 su bardağı pirinç
1\2 su bardağı kuru incir, kayısı ve üzüm(ayrı ayrı)
4 su bardağı toz şeker
üzerini süslemek için tarçın, nar, badem ve ceviz (fıstık vs. olabilir)
Yapılışı:
1'er su bardağı nohut, fasulye ve aşurelik buğdayı bir önceki geceden ıslatıyoruz. Ertesi gün kabarmış buğdayın üzerine 3 parmak geçecek şekilde su koyup 1\2 su bardağı pirinç ile ateşe koyup ara sıra karıştırarak kaynatıyoruz. Buğdaylar ve pirinç iyice piştiğinde başka bir tencerede ayrı ayrı haşladığımız ve kabuklarını soyduğumuz nohut ve fasulyeleri ekliyoruz. Yine karıştırarak 4 su bardağı şekeri yavaş yavaş ilave ediyoruz. Ateşten inmeye yakın 1\2 subardağı kuru incir, 1\2 su bardağı kuru üzüm ve 1\2 su bardağı kuru kayısıyı ilave ediyoruz. Bir iki taşım kaynattıktan sonra ateşten alıyoruz.
Kaselere boşalttığımız aşure soğuduktan sonra üzerine tarçın serpip ,badem, ceviz ve nar ile süslüyoruz.. Afiyet Olsun!!!


Wednesday, October 12, 2005

Illustration Friday: Lost

This week's theme for Illustration Friday was "lost". Cats can find their way to home from anywhere of this world!!

Ortaokul zamanlarımda yaklaşık 6 tane kedim vardı...Annemin de çocukken hep kedisi olmuş...Bu nedenle çocukluğuma ait iyi bir "kedi hikayeleri" arşivim var:) Mesela annemin kedisini zamanında halasına vermişler evde bakamadıkları için..Fakat kedicik bundan hiç hoşlanmamış ve 2 hafta sonra bakmışlar ki perişan halde kapının önünde bekliyor..Ankara'nın bir ucundan diğer ucuna gelip bulmuş evini..bir de sadık değil derler kediler için:)

Friday, October 07, 2005

Ben Küçükken.....

Geçen hafta evde yaşanan tencere krizinden sonra "küçükken beni nasıl oyalarlarmış" sorumun cevabını bulmak üzere geçmişime küçük bir yolculuk yaptım...
Eylül ayında nurtopu gibi bir yavrucak olarak doğduğumu daha öncede belirtmiştim zaten:) Gerçi bu resim ilk yılbaşı akşamımda çekilmiş:) Tepemdeki ayıcık 2001 yılına kadar odamda benimle birlikte yaşadı, evlendikten sonra ise annem onu kendine sakladı....

Eh, zaman içinde büyümüşüz tabii......Bu da kuzenlerle çete halinde oyun oynarken...Saçlarım o zamanlardan beri böööle kıvır kıvır:)

Her zaman için eve zekamız gelişsin diye garip garip oyuncaklar alırlardı...Bu da onlardan biri...Hiçbir zaman üzerinde bir adet piyon bırakmayı beceremedim:(


Çocukken Şekerbank tarafından bana verilen kumbara :) Bu kumbara ile adam yerine konmamın mutluluğunu tatmıştım ama ne yazık ki biriktirdiğim tüm paracıklarım abim tarafından değerlendirilmişti...

Tangram beni uzun süre oyaladığından nereye gitsek yanımızda götürüdük...Gerçekten de kitapçığındaki şekilleri yapmaktan büyük zevk alırdım...

Bu oyun kartlarını Almanya'dan teyzem getirmişti bize. En büyük zevkimiz kuzenlerle toplanıp kavga dövüş oynamaktı bu oyunu..

Kitapçıya gittiğimizde yazılarını okuyarak seçtiğim ilk kitap:) 1982 yılında 7 yaşında iken....

Bu kitabı kaç kere okuduğumu hatırlamıyorum ama çocukluğuma ait anılarımda büyük yer tutar..


Pıtırcığım...Zavallım paramparça olmuş :( Ama doğum günümde müthiş bir sürpriz beni bekliyordu:))

Bunlar annemin çocukluğundan kalma kitaplar, 1961 yılında basılmışlar...

Bunlarda benim çocukluğumdan kalan kitaplar...bizim ufaklıklara saklıyorum...

Bence "Şimdiki Çocuklar Harika" bizim döneme ait bir klasik...okumamış çocuk kalmamıştır herhalde.!!! En sevdiklerim listesinde üst sıralarda yerini almıştır hep.... Gülmekten kırılırdım çok komik gelirdi o vakitler bana, şu anda okusam aynı keyfi alır mıyım bilmiyorum...Şimdi bu küçük hazinemi Arda ve Deniz için saklıyorum...Belki onlar büyüdüklerinde tüm bunlar anlamsız gelecek onlara, ama olsun! Bir kenara koymakta fayda var.....

Bu arada nostalji serimi yoğunluktan resimleyemedim, onun yerine bebelik fotoğraflarımı koydum:)))

Tuesday, October 04, 2005

1. Tava Tencere Savaşları

Yoğun bir hafta sonuydu bizim için... Sanırım bundan sonra daha da yoğun olacak..Çünkü uzun zamandır hayalini kurduğum animasyon işleriyle uğraşmak ve 3D Max programını öğrenmek için kapsamlı bir kursa başladım. Cumartesi ve Pazar sabahlarım saat 1'e kadar kursta geçecek. Eğer bekar ya da çocuksuz birisi olsaydım bu kısımdan sonrası gayet normal bir şekilde devam edecek, güzel güzel kursuma gidip verilen ödevleri mutlu mutlu yapacaktım...ama hayır..ben bunu gerçekleştirebilmek için önce annemi bu konuda ne kadar istekli olduğumu , hayatımdaki binlerce hayalden GERÇEKTEN en önemlisi olduğunu, sadece 7 aycık süreceğini ve ders bitince hemen eve döneceğim konusunda söz verip ufaklıklarıma bakma konusunda ikna ettim.
Cumartesi sabah erkenden kalktım, herkes uyurken kahvaltı sofrasını hazırladım, Arda ve Deniz'in tabaklarına ayrı ayrı ne yemeleri gerekiyorsa koydum. Ekmek ve gazeteyi aldım, bakkal şaşırdı tabi beni sabahın köründe karşısında gördüğünde!! Sonra annemi aradım ve saat 10'a kadar Bulo'nun idare edebileceğini daha sonra ufaklıkları getireceğini söyledim.. Kalan 10 dakikada hazırlanıp evden fırladım...O kadar erken başlamıştım ki güne saat 08:35 te kurs binasına gelmiştim bile...İlk gün tasarım kavramı ile ilgiliydi ve oldukça zevkliydi...Ders bitiminde hemen eve döndüm...Bulo kahramanlık yapıp anneme çocukları ben gelene kadar idare edebileceğini söylemiş!!! Eve girdiğimdeki ortalığın vaziyetini anlatmayı çok isterdim ama bunu kelimerle ifade etmek gerçekten çok zor....Söylene söylene ortalığı düzeltmeye başladım, akşam olduğunda ortalık en azından temiz sayılabilecek düzenli bir hal almıştı.
Pazar günü o kadar şanslı değildim..gözümü açtığımda kocaman bir tencere ile burun burunaydım, kendimin dışbükey parlak yüzeydeki korkunç görüntüsünü algılamaya çalışıyordum. Arda erken kalkmış ve dolaptaki tüm tencere, tava ve cezveyi evin değişik noktalarına dağıtmıştı..Deniz'i de unutmamıştı,onun yatağına da nadide bir parçayı bırakmış, bu sırada kafasına küçük bir darbe indirmeyi de ihmal etmemişti!!
Akşam derli toplu bıraktığımız ev sanki bir savaş alanıydı...Bir yandan Deniz elinde cezve ağlıyor diğer yandan Arda tencere ve tavaları benden kaçırıyordu. Bilsem bu kadar tava tencere düşkünü olduğunu oda dolusu oyuncak yerine en kalitelisinden tencere seti alırdım, hem o mutlu olurdu hem de ben....
Evlendiğimde aldığım ve kullanmaya kıyamadığım tüm metal eşyalarım çizik ve ezik içinde:( Bu takıntıdan ne zaman vazgeçecekler çok merak ediyorum doğrusu..ulaşabilecekleri tüm metal eşyaları gözden çıkardım zaten ama oynarken ortaya çıkan gürültü konusunda çaresizim...
Neyse, Pazar sabahı da bu şekilde evden ayrılıp, aklım evde gözüm derste bir gün geçirdim...korkarım ki her haftasonu ayrı bir macera olacak benim için!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...