Monday, January 29, 2007

Hürriyet Ankara'da Bugün

Ben balığı öyle marketlerden falan almayı sevmiyorum. Şehir merkezinde işim olduğu zaman mutlaka uğruyorum Sakarya Caddesine, oradan alıyorum. Hem balıkçıların yanında bol yeşillik alabileceğim manavlar ve de ünlü Turşucu Hüsmen Ağa var..bence büyük alışveriş marketleri bu güzellikleri öldürüyor. Kahvaltılıkları şarküterilerden, eti kasaptan, sebzeyi manavdan almak istiyor insan..ama sanırım bu hayat şartlarında bu bile lüks kalıyor..Herşey hızlı olmak zorunda ya, kim gezecek o kadar yeri. Herşey derlenmiş toplanmış paket hizmet olarak sunuluyor..İşin duygusal tarafı da ölüyor haliyle..Hızlı tüketim dedikleri bu olsa gerek..
not: İstanbullu blog arkadaşlarım, arada bir denizin kokusunu içinize çekin benim için oldu mu:)

Wednesday, January 24, 2007

Hürriyet Ankara'da Geçen Hafta


Kocadan hoca olmaz lafı çok doğru bir lafmış meğer..Biz Bülent ile hayatımız boyunca iki konu dolayısı ile kavga ettik, ediyoruz..Birincisi çocukların bakımı ıvırı zıvırı nedeniyle, ikincisi ise bana trafikte araba kullanmayı öğretirken..Sanki kırk yıllık şoförüm..Hadi onu bırak
çevredeki arabaların sıkıştırması sonucunda acayip bir panikleme sorunum var. Elim ayağım titriyor kırmızı ışıkta ve de yokuş yukarı bir yerde arkama araba gelecek diye. Vitesle savaşmaktan, Bülent'e laf yetiştirmekten, trafik stresinden dolayı fenalık geldi içime..Şu anda sadece semtimizin sınırları içerisinde talim yapıyoruz..Bir de Pazar günleri akşam saatlerinde okul kampüsünde. 6 yıldır ehliyetim var ama bir arpa boyu yol katedemedim..Sanırım biraz cesaret lazım bana..Yoksa trafiğe kapalı alanların usta sürücüsü olarak kalacağım....

Saturday, January 20, 2007

Hakkımda Bilinmeyenler:)

Sevgili Tunç beni hakkımda bilinmeyen 5 şey konusunda mimlemiş. Bende geçmişte kalan ve hatırladığımda beni çok güldüren anıları, yazıları, çizimleri derleyip bu oyuna katılayım dedim..
İlk olarak yukarıda görmüş olduğunuz hikaye var. 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Büyüdüğünde ne olacaksın diye sorduklarında "yazar olacağım" derdim bilmiş bilmiş..İlkokul defterlerimin arasında bulduğum bu korkunç hikaye sanırım o dönem çok popüler olan Kemalettin Tuğcu'nun etkisinde kalarak yazdığım birşey olmalı..Hele şu son sayfadaki illustrasyon gülmekten katılmama sebep oldu..Bu yazar olma hevesim neyse ki uzun sürmemiş yoksa Türk Edebiyatının durumu ne olurdu bilemiyorum:))

İkinci bilinmeyen gerçek...1986 yılında girmiş olduğum Anadolu Liseleri sınavında kopya çekmiştim..Bizim sınıfın büyük kısmı aynı sınıfta sınava girmiştik. Tam önümde de okul birincimiz var. O zaman ki çocukluk aşkım, ee o da benden hoşlanıyor tabi:)..Soruları çözüyor, kitapçığı benim göreceğim şeklide yana kaydırıp öksürüyor..sırf bende aynısını yapayım da aynı okula düşelim diye..Ben salağı ne yapıyor..Çok günah bişey ya kopya çekmek, sadece din sorularını kopya çekiyorum çocuktan. Din sorularına bakınca günah olmuyor tabi:) Böylece ilahi kopya anlayışım sayesinde çocuk Anadolu Lisesine ben ise Özel Liseye yollanıyoruz:))

Üçüncü bilinmeyen gerçek ise "nü" aşkım..yaklaşık 4 yaşlarındayım..O zaman ki en büyük hobim anneannemi çıplak çizmek..Hani misafir geldiğinde küçük çocuklara tembih edilir ya sakın ayıp şey söyleme, küfür falan etme diye..Benim annemde misafir geldiğinde bana "Sakın anneanneni çıplak çizme, hmmm!!" derdi:)) Öldürdüler o zamandan sanat aşkımı canım:)

Dördüncü gerçek ise küçükken çizimleri aşağıdan yukarıya ters yapmam..Herşeyiyle ters çizermişim..Çevirip bakarlarmış..Uzun süre anlayamamışlar neden böyle yapıyorum..Bende bilemiyorum açıkcası..Bir de okula başladığımda rakamlarıda aynalanmış gibi ters yazardım..Belki bununla bir alakası vardır..Zaten bu da ilkokul 2. sınıftan sonra kalmamış..Bazen ilkokul defterlerimi karıştırmak çok zevkli oluyor..O kadar komik yazılar, notlar, resimler var ki..İnsan bunları ben mi yapmışım diye şaşırıyor..

Gelelim beşinci gerçeğe... 9 yaşında bakkaldan şeker çalmıştım. Şeker bayramıydı..Bakkalımız koli koli şekeri tam giriş kapısına sıralamış. Bende ekmek almaya gelmişim..Adamcağız içeride yok..Bekle bekle gelmez.. Şekerlerde renk renk, kutu kutu..Dayanamayıp bir tanesini alıp yemiştim. Uzun süre vicdan azabı çekmiştim sonrasında. Hiç unutmam çilekli, şu sakız gibi olan şekerlerdendi.. Acaba çocukken bu şekilde hırsızlık yapmayan çocuk var mıdır? Merak ediyorum gerçekten..Aaa..şimdi aklıma geldi..annemle babamın ceplerinde kalan bozuklukları da aşırırdık abimle, hazine bulmuş gibi mutlu olurduk..Gidip gazoz alırdık o paralarla...

Sanırım bir günde bu kadar gerçek yeter:)) Bende bu oyunda Founta , Aslı ve Begüm'ü sobeliyorum..Hadi bakalım..Anlatmadığınız gerçekleri görelim:)))

Not: Geçen hafta sevgili Ycurl 'cum geldi bize:) Çok tatlı, adı gibi kıvır kıvır saçları var..Mutfak sohbeti yaptık bol bol..Ycurl'cum söz, gelecek sefer çok daha iyi şartlarda ağırlayacağım seni:) Evine dönmüşsün ne güzel..kocaman sevgiler:)

Wednesday, January 03, 2007

Meraklı Minik


Bu yıl benim için çok güzel başladı.
Hayatta en çok istediğim şeyler sırasıyla gerçek oldu. Üstte görmüş olduğunuz dergi Tübitak'ın okul öncesi çocuklar için çıkarttığı "Meraklı Minik" Ocak 2007'de yayın hayatına başladı. Ülkemizde bir ilk olan 3-6 yaş grubuna yönelik bir bilim dergisinde çizimlerimle yer almak inanılmaz bir mutluluk benim için.
Derginin bu ay için belirlediği konu "kar". Kar nasıl yağar, karda yapılan aktiviteler, kış sebzeleri, kış giysileri gibi konular çocukların sorarak, keşfederek, inceleyerek öğrenmesini destekleyecek şekilde işlenmiş.
Not: Kapak illustrasyonu Tülay Sözbir Seidel'e ait. Kendisi Meraklı Minik'in karakter tasarımlarını gerçekleştirmiş. Karamel, Çekirdek, Çakçak, Kırçıl ve Minik bundan böyle her ay farklı maceralar ile çocuklarla birlikte olacaklar:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...