Tuesday, March 31, 2009

Yaşasın Bahar

Ofisin floresan ışığının altında içim bayılıp giderken öğle tatilinde tüm ruh halim değişiverdi. Pırıl pırıl güneşli bir hava insanın psikolojisini bu kadar mı değiştirir. Benimkini değiştiriyor işte:)) İlk defa bugün hissedebildim baharın geldiğini. İçim ısındı, enerji doldu... Kıpır kıpır yerimde duramıyorum:))
Şu an sokağa fırlamak, mağazalardaki bütün fırfırlı elbiseleri, atkılı ayakkabıları, çiçekli tokaları ve rengarenk çantaları almak istiyorum:)) Biri beni tutsun yalvarırımmmm:))))

Brother Louie - Modern Talking

Monday, March 30, 2009

Bu Hafta Kavuşuyorum Ona :))

Geçen ay rastladım sevgili Dilek'in bloguna.. Görür görmez de yapıştım ekrana. Benim de olmalıydı bu güzel bebeklerden! Sabırsızım ya.. 3 hafta zor bekledim:)) 
Ve en sonunda dünyaya geldi bebeğim :)))
Taaa İzmir'den yola çıkacak ve bir iki gün içinde kavuşacağım ona:))) Çizimimi de bastırıp çerçevelettim.. Yeni odası hazır yani:)
Buradan Dilek'e çok teşekkürler ediyor, ellerine sağlık diyorummmmmm:)))


Raindrops Keep Falling on my Head  - B.J. Thomas

Saturday, March 28, 2009

Peçete Koleksiyonum

İlkokula giderken en büyük eğlencemdi peçete koleksiyonu yapmak. Genelde annemin iş arkadaşları ayda bir "gün" denilen toplantılardan yaparlardı. "Gün" demek, yanıma okumaktan hiç sıkılmayacağım bir kitabı alıp annemin dizinin dibinde en az 3 saat vakit geçirmekti benim için.. Bir de ev sahibinin ikram edeceği yemeklerin yanında dağıtacağı peçeteleri heyecanla beklemek! Çünkü her farklı ev farklı bir peçete deseniydi benim için. Hiç görmediğim desenler çok ayrı bir sevinç yaratırdı. Birkaç yılın sonunda neredeyse 100 parçaya yakın peçetem vardı. O zamanlar şimdiki gibi öyle çok fazla desen ve renk seçeneği yoktu tabi ki... Özellikle yurtdışından gelen peçeteler acayip kıymetliydi. Mesela ben noel babalı bir peçete karşılığında tam 6 tane peçetemi verdiğimi hatırlıyorum komşu kızına:) O nedenle çoğu misafirlikte anneme sıkı sıkı tembih ederdim peçetesine ağzını silmesin diye.. Çünkü değiş tokuş olayında en azından yedeği bende kalırdı:)
Bugün alakasız bir kutunun içinden elime geçti işte o peçeteler.. Yukarıdaki parça yaklaşık 25 yıllık. Yaşıtım olanlar belki hatırlarlar bunu. Çünkü o yıllarda en çok kullanılan desen ve doku buydu.. Ve tabi ki tek katlıydı. O zamanlar diğer afili peçetelerin yanında pek bir kıymeti yoktu. (Şu an benim için en değerlisi bu mesela:))
Şimdi merak ediyorum, çocuklarda hala koleksiyonculuk ruhu var mı diye? Benim ufaklıkların şu an biriktirdikleri tek şey kumbaralarına attıkları bozuk paralar.. Ne fena değil mi :(
En kısa zamanda onlara bir pul defteri almalıyım:)) Tabi hala satılıyorsa:)


As Time Goes By - Louis Armstrong

Friday, March 27, 2009

Kalbinizi Çalan Eylemsel Hareketler

Sevgili Emre beni mimlemiş bugün. Konu aşk. Hazır Bülent'ciğimi bir saksıya bile koymayı unutmuşken bu hatayı telafi edip ilk olarak dördümüzü seramik olmasada kağıt üzerine çizeyim dedim:))
Nasıl başlasam bilemiyorum.. Bülent ile ben, bizi en yakından tanıyan Çakıl'ımın dediğine göre tencere kapakmışız. Ama öyle uyumlu falan olduğumuzdan değil.. Tam tersine kimsenin tahammül edemeyeceği acayip huylarımız nedeniyle:))) Birbirine zıt iki dünyayız aslında.. Örnek vermek gerekirse;
Ben acayip derecede aceleciyimdir, hızlı ve yükses sesli konuşurum ve sürekli bir telaş durumu vardır. Bülent ise inanılmaz derecede sakin, konuşmayan ve rahat biridir. Ben her türlü kararımı duygularımla alırım (tipik terazi burcu), o ise mantıklı bir şekilde düşünür, ince eler sık dokur (tipik başak burcu:)  Ben çok çabuk sinirlenirim, sinirlenince gözlerim kararır, o ise sanki sinirleri alınmış gibi en ufak bir tepki vermez herhangi bir olay olduğunda. Ben romantik filmleri severim, o savaş filmlerini. Ben 60'lı yılların müziklerini severim, o thrash metal. Ben çözemediğim bir sorun durumunda anında panik olur bin tane senaryo yazar bunlardan yüzüne inanırım, o sakinliğini koruyup olayları akışına bırakır. Çocuklar konusunda aşırı koruyucu ve evhamlıyımdır, o ise çooook rahattır (mesleğinden dolayı belki de) Ben birçok gereksiz detayı aklımda tutarım, o ise acayip unutkandır. Ben her şeyi dakika dakika planlarım, o bunu çok anlamsız bulur. Ben her türlü zırzavatı biriktiririm, o hepsini çöpe atar :) Ben hobi olarak resim yaparım, o gitar çalar. Ben alışveriş yapmayı severim , o nefffrettttt eder:) Ben tartışacak bir durum olduğunda bağırıp çağırır kapıları çarparım, o ise gazete okur :))) Ben her şeye, çizgi filmlere bile ağlarım, onun bir kere bile gözünün yaşardığını görmedim. Ben çizgi dünyamda yaşarım, o bu dünyada takılır:)  
İşte bunun gibi birçok şey var zıt olduğumuz ama şimdi düşünüyorum da mutluluğumuzun ve uyum içinde yaşamamızın sırrı belki de bu:) Diğer bir sır ise kesinlikle birbirimizin özel ilgi alanlarına, kendimize vakit ayırmak için yalnız kalma ihtiyacımıza müdahale etmememiz. Birbirimizi değiştirmeye çalışmıyoruz. İkimizde istediğimiz gibi daha doğrusu kendimiz gibi yaşayabiliyoruz. Bu konuda çok şanslıyım gerçekten. 
İşin komik tarafı biz ne kadar zıtsak Arda ve Deniz'de öyle:)) Ak ve kara kadar benziyorlar birbirlerine:))) 
Bunların yanısıra benzeyen yanlarımız da var tabi ki.. Mesela acayip derecede dağınık olmamız:)) (Bunu evimize ziyarete gelenler bilir:) Uzun yürüyüşleri, keşif gezilerini sevmemiz. Parasal konularda hırslı olmamamız. Yaptığımız mesleği çoooook sevmemiz gibi... 
Bir de nasıl tanıştığımızı bundan yaklaşık dört yıl önce yazmıştım onu da buradan okuyabilirsiniz. 
Not: Bülent'in kafasındaki şapka onu kel olarak çizmeme bozulmasından dolayıdır:))

Flying Without Wings - Westlife

Wednesday, March 25, 2009

Fırıdan Çıkan İlk Eserler

Yaklaşık 6 aydır azalmayan, tam tersine artan bir heyecanla seramik atölyemize gidiyoruz. Grubumuz oldukça keyifli.. Yani en azından ben çok eğleniyorum:)  Teknikleri öğrenmek amacıyla ürettiğimiz nesneler tas,  tabak, saksı ya da vazo oluyor genelde. Ben ne yaparsam yapayım hemen 2 tane de miniğini yapıp "bu Deniz bu da Arda" diyorum. Zaman içinde fark ettim ki garibim Bülent'imi hep unutmuşum. 
Neyse, bunu telafi etmek için yukarıda gördüğünüz Pınar, Deniz, Arda saksısının yanına Bülent'i de mumluk olarak ekledim:) Ne de olsa evde yüzlerce tealight var. Artık saksıya çiçeklerimi ekip yanına da bir mum yakıp romantik bir ortam yaratırım:))
Bu arada geçen hafta duvar panosu yapmaya başladım. Kesinlikle çok keyifli.. Bitince onu da yayınlarım :)

Beautiful That Way - Silvia

Monday, March 23, 2009

Denizpinosu

Denizpinosu olmak ve hayatımın sonuna kadar deniz altındaki evimde yaşamak istyorum:) Şimdilik bu hayalimi Çizgili Dünya' da gerçekleştiriyorum. Ama hayat bu belli olmaz, belki bir gün gerçek olur bu hayal... Bu arada bu şarkıyı benimle aynı gün doğmuş olan minik Öykü 'ye hediye ediyorum:) Güzel bir pazartesi günü dileklerimle....


Under the Sea - The Little Mermaid OST

Thursday, March 19, 2009

Büyükanne Dişlerin Neden Çok Sivri?

Çocuklara masal anlatırken çoğu yerini değiştiriyorum.. Bir lokmada yutulan kırmızı başlıklı kız, hırsızlık yapıp devin altınlarını çalan Jack, tüm köyün çocuklarını kaçıran fareli köyün kavalcısı..
Çok sevdiğim Hansel ve Gratel bile kendilerini hapseden cadıyı oyuna getirerek fırına atıp canlı canlı yakıyorlar! 
Masalları okurken dehşete düşmemek mümkün değil. Gerçi biz de bu masallarla büyüdük.. Bilemiyorum ki nasıl etkilendik bu şiddet sahnelerinden..
Neyse çok oyalandım, gitmem lazım.. Kapının önündeki güvercini öldürüp, kalbini çıkartıp kraliçeye götürmem gerekiyor:))
Goodbye Yellow Brick Road - Elton John

Tuesday, March 17, 2009

Küresel Isınmaya Karşı Bireysel Önlem

Siz hala bulaşık makinasını kullanıyor musunuz???? Çook ayıp!  Biraz Deniz'i örnek alın. Yemeğinizi yedikten sonra tüm tabağı bir güzel yalayarak tertemiz yapıp tabakların bulunduğu dolaba, çatal ve kaşıklara da aynı işlemleri uygulayıp çekmecelere yerleştirin:)
İşte mis gibi küresel ısınmaya karşı pratik bir önlem.. 

Sweet Nothin's - Helen Saphiro

Saturday, March 14, 2009

14 Mart Dünya Pi Günü

Matematikte belki de hiçbir simge pi sayısı kadar gizem,
romantizm, yanılgı ve insan ilgisi yaratmamıştır.
William L. Schaaf π'nin Doğası ve Tarihçesi


American Pie - Don McLean

Friday, March 13, 2009

13. Cuma... Brrrrrr:)

13. cuma falan ama sakın korkmayın!! Pino cadısı sizi her türlü uğursuzluktan koruyacak bugün:) Şimdi süpürgemi aldım çıkıyorum.... 
Başınız dertte ise tek yapmanız gereken üç kere takla atıp amuda kalkmak , işte o zaman anında yanınızdayım:) Vınnnnnnnnnn :)

Requiem for a Dream - Lord of the Rings, The Two Towers OST

Wednesday, March 11, 2009

Papier Mache Zamanı

Mart ayı içerisinde Papier Mache nasıl yapılır öğrenilecek ve birbirinden şirin yaratıklar yapılacak. İlgilenenler için şurası ve burası ziyaret edilebilir. Gerçi bu konuda en yakın kaynağım sevgili Kiki'cim ki kendisi bu teknikle ev bile yapabileceğini söylemişti bana:))

Start Wearing Purple - Gogol Bordello

Monday, March 09, 2009

Çizgili Dünya :)


Çok sevimli bir projeye başlıyoruz sevgili Bengi ve sevgili Biraz ile. Üçümüzde kendi sitelerimizde yaşamlarımızı, dünyayı nasıl algıladığımızı, hayallerimizi çiziyoruz, yazıyoruz. Şimdi de tek bir sayfa açıp ortak bir blogda hem birbirimizle bağlantılı hem de ayrı olarak hayattan kesitler çizeceğiz:) Tek sayfada üç çizer kalemi dolaşacak yani:)
Her hafta yeni bir sayfa olacak..
Aklımıza gelen her şeyi çizeceğiz.. ya da o gün bizi ne etkileşmişse.. belki bir dolmuş yolculuğu, belki bir simitçi... ya da ağaçtaki bir kedi:)) 
Ben kendi adıma çok eğleneceğimi düşünüyorum. 
Eğer siz de takip etmek isterseniz her zaman bekleriz yeni düş alanımıza yani Çizgili Dünya 'ya :)


Enfants de Tous Pays - Enrico Macias

Friday, March 06, 2009

Çift Yumurta'da Bugün :)

İşler hala bitmedi, ama bu hafta sonu tünelin ucu göründü. Aslında pazartesi günü güncelleyecektim blogu ama Radikal'in Kitap ekinde dergimiz hakkında yazılmış yazıyı okuyunca tabi ki dayanamadım:) Buse Naz ve Berk Can "Çift Yumurta" isimli köşelerinde bahsetmişler dergimzden. Kendilerine buradan çok teşekkür ediyor, sabahıma gülümseme kattıkları için yanaklarından öpüyorum:))


Live is Life - Opus

Wednesday, March 04, 2009

Çoook Çalışmam Lazım!

Gelecek haftaya kadar ortalarda görünmeyebilirim... Şimdiden güzel bir haftasonu dilerimmm..
Sway - Michael Buble

Monday, March 02, 2009

Oynuyorum/Tasarlıyorum

Sevgili İpek geçen hafta üzerinde çalıştığı projeden bahseden bir mail attığında gerçekten çok heyecanlandım. Çünkü çocuklara yönelik bir tasarım atölyesinden bahsediyordu! Nasıl heyecan duymazdım ki... Ankara'da yaşayan bir anne olarak bu konuda büyük bir eksik olduğunu söyleyebilirim. İpek'in hayata geçirdiği projenin anaokullarında çocukların önüne koyulan şablon işlere, boyamalara, bir örnek yapılan güya el becerisini geliştirecek faaliyetlere büyük bir alternatif olduğunu düşünüyorum.  Ayrıca İpek'in Endüstri Ürünleri Tasarımcısı olması atölyesindeki çocuklarının büyük bir şansı. Çünkü tasarım ciddi bir iştir, el işi ile karıştırılmaması gerekir. 
Sevgili İpek'cim, seni yeniden tebrik ediyor, en kısa sürede benim canavarları sana teslim etmeyi planlıyorum :) Kucak dolusu sevgiler:)
Now and Then - Blackmore's Night
(İpek'ciğimin sevdiği bir şarkıymış :D)

Aynalı Sazan

Beni tanıyanlar bilir. Ne anlatırsanız anlatın inanacak kapasiteye sahip bir insanım.  Öylesine yazmıyorum. Gerçekten:))))
Bir deeee balık hafızam vardır. Ama garip bir balık hafıza. Bazı anlamsız şeyleri en küçücük detayına kadar hatırlarım ama bazı çok önemli şeyleri anında unutur hatta silerim. Bu bazen çok iyi bazen ise acayip sıkıntı yaratan durumlara yol açabiliyor. 
Neyse, ne diyordum ben??
Aaaa...kar yağıyor ! Ne güzel :)))
Laalaa laaa laaaaa laa laaaaaa

Beyond the Sea - Helen Shapiro
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...