Thursday, April 30, 2009

Kampanyamız Devam Ediyor:)

Kütüphane kampanyamız için kitaplar toplanmaya devam ediyor. Dün itibarı ile 2000 sayısına ulaştık.  Buradan kitap yollayan, bloglarında kampanyamızın tanıtımını yapan tüm katılımcılara teşekkür ederiz:) Ve eğer hala kitaplarını gönderemeyenler var ise Bir Milyon Kalem sitesinden iletişim bilgilerine ulaşabilirler.  Herkese güzel günler dilerim:))

Come Fly With Me - Frank Sinatra

Tuesday, April 28, 2009

Deniz'in İlk Dönem Eserleri:)

Deniz'in en büyük tutkusu klozet, lavabo ve küvetler! Bu resmi yapmak için bana "Anneee ne olur bana klozet çiz." diye çok yalvardı. Ben de dayanamadım dış hatlarını hafifce çizdim. Geri kalanını o boyadı. İşin komiği resmi boyarken oyuncak telefonunu da ara ara eline alıp "Aloooo.. tamam hemen geliyorum." diyerek kapatmasıydı.
Sanırım ileride ya ressam ya da müteahhit olacak bu velet:))

Friday, April 24, 2009

Ödül Aldık !

Ne zordur bir çocuğun beğenisini kazanmak. Çünkü bir çocuk asla nezaket gereği bir şeyi beğeniyormuş gibi yapmaz.  Ya da severmiş gibi. Ya sever ya da sevmez. İşte biz zoru becerdik. Tam 20.000 çocuğa uygulanan bir ankette açık ara fark ile En Sevilen Çocuk Dergisi seçildik :)))) Geçen yıl olduğu gibi.. Ve de gelecek yıllarda da olacağı gibi :)
Çocuklara sevgimizle, heyecanımızla ulaşmaya devam edeceğiz. Buradan ödül töreninde bir ağızdan "Bilim Çocuk" diye bağıran tüm çocuklara kucak dolusu öpücüklerimizi ve teşekkürlerimizi yolluyorum:))
Not: Kapak çizimi bana ait :) 

Goran Bregovic & Emir Kusturica - Spij Kochaine Spij

Thursday, April 23, 2009

23 Nisan Kutlu Olsun:)

Tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarız! Biz bugünümüzü Arda ve Deniz'in en çok sevdiği etkinlikleri yaparak geçireceğiz. Yani önce kendimizi dağlara, tepelere vurup kırlarda yürüyecek ve eğer bilet bulabilirsek öğleden sonra da bu konsere gideceğiz.
Herkese sevgilerimizle....
Not1: Bir Milyon Kalem sitesinde 23 Nisan nedeni ile içlerinde benim de bulunduğum 50'yi aşkın blog yazarının yazılarını bulabilirsiniz. Site bugün tam bir şenlik havasında cıvıl cıvıl:))
Not2: Konsere bilet bulamadık:(

Saturday, April 18, 2009

Güzel Şeyler de Oluyor!

Bu sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra ailecek büyük bir heyecanla sevgili Şebnem'ciğimin yanına gittik dostlarımızdan topladığımız kitaplarla. O sağolsun günlerdir arkadaşları ile birlikte çalışıyorlar konu ile ilgili. İlk kolileri paketleyip yollamışlar bile. Mersin Yeşilovacık'daki çocuklarımız inanılmaz heyecanlı. Tabi ki iş kitap yollamakla bitmiyor. Şimdi sıra kütüphanecilik konusunda onları bilgilendirmek. Şu an için planımız Mayıs ayında Mersin'e gidip hem oradaki çocuklarımızla kucaklaşmak hem de kütüphaneyi düzenleyip kullanıma hazır hale getirmek.
İlk olarak kampanyaya destek olan herkese çok teşekkür ediyorum. Tüm destekte bulunanları bilgilendirmek amacı ile ara ara yeni gelişmeleri yazacağım buradan. Bugünü yaşattığı için canım Şebnem'e yeniden teşekkür ediyorum. Böylesine güzel bir insan ile tanıştığım için gerçekten çok şanslıyım.
Bu arada kitap toplama kampanyamız hala devam ediyor. Son tarih ile ilgili bilgi almak için Şebnem'e mail yoluyla ulaşabilirsiniz.
Herkese güzel bir haftasonu diliyor sevgilerimi yolluyorum.

Monday, April 13, 2009

Yumurta Projesi Kabusu

Geçen hafta Arda ve Deniz şeffaf plastik bardaklar içinde birer yumurta taşıyarak geldiler kreşten. "Hayırdır nedir bu yumurtalar?" diye masum masum sorduğumda başımıza geleceklerden habersizdim tabi ki. Meğersem bu bir hafta sürecek bir sorumluluk projesiymiş. Çocuklar beş gün boyunca bu yumurtaları yanlarında kırmadan taşıyacaklarmış.  
Bizimkiler de iyice havaya girmiş vaziyette. 
Deniz Peknos adını verdiği yumurtasını koyacak yer bulamadı. Garibim yumurta elinde dolanıp duruyor. Arda ise Civciv adını verdiği yumurtasını gelir gelmez girişteki dolabın üzerine koydu ve sabaha kadar uyuyacak burada diyerek olayı çözdü. Deniz ise Peknos aşağı Peknos yukarı evin içinde fır dönüyor. Yemek yiyoruz baş köşede, puzzle yapıyoruz sehpanın üzerinde.. Mutfağa su almak için birlikte koşarlarken pat diye bir ses! Arkasından bir çığlık "Peknos öldüüüüüüüü... Böhüüüü!" Anne yüreği dayanır mı. "Dur , tamam sakin ol.. hemen yaparım ben sana bir Peknos daha" diyerek kendimi cezveye yumurta yerleştirirken buldum. Neyse 10 dakikanın sonunda 2.Peknos hazırdı. Birlikte yine zibidiliklere devam ettiler. Yatma faslı geldiğinde Peknos'un da kendi yatağında yani plastik bardağında yatması gerektiğini söyledim. Tam "Ama anneeeee" derken pat diye bir ses. 2. Peknos'da yumurta cennetini boylamıştı. Tabi arkasından bildik çığlık ve "Peknos öldüüüüüüüü..böhüüüüüüü" Bu sefer tepeler atmıştır tabi ki.. "Tamam artık yatıyorsun! Sabah kalktığında hazırlayacağım sana yeni Peknos'u.." diyerek 2. Peknos'u Bülent'e yedirdim:)
Sabah olduğunda çok sorumluluk sahibi!! bir anne olarak 3. Peknos'u da 10 dakika haşladıktan sonra bebelerin odasına uyandırma servisi olarak girdiğimde Deniz daha hiç bir şey demeden yataktan doğrulup "Peknos'um neredeeee?" diye bağırdı. Hemen koşup getirdim. Bu sırada Arda uyandı. Giyinme faslından sonra Arda'da koşup Civciv'i eline aldı. "Bak anne benim Civciv'ime hiç bir şey olmadı" derken pat diye bir ses! Tabi arkasından bir çığlık "Civciv öldüüüüüüüüü..böhüüüüü....." Çıkmamız için tam 4 dakika var. Kan beynime fırlamış vaziyette. Koşup buzdolabından çıkarttığım yumurtayı cezveye atıp 3 dakikada pişmesi için ocağın altını iyice açınca kaçınılmaz olarak hayata 3 kocaman çatlak ile başlayacak yeni bir Civciv'imiz olmuştu. Hemen düzgün görünen yerini yukarıya getirip çatlak yerlerini bardakta bulunan süslerle saklayıp "Bak, eğer Civciv'i bardaktan çıkarırsan çatlar . Tamam mı? " diyerek olayı çözdüm. Arabaya binerken Bülent "Akşama bir koli yumurta alayım mı?" diye sorduğunda ben dolapta kalan yumurta sayısını hatırlamaya çalışıyordum.
Ayrıca öğretmenimize de başımızdan geçenleri yazdım. Tabi günün akşamında öğretmenimizden küçük bir fırça yemiştim seri Peknos üretimim nedeniyle:)) Tabi ya , bu çocukların sorumluluk projesiydi, ama hangi anne çocuğunun boynu bükük kırık yumurtasıyla okula gitmesini ister ki:)) 
İlk günü atlatmıştık. İkinci gün sakin geçmiş, 3. Peknos ile 2. Civciv birbirlerine alışmışlardı. Ama Arda yavaş yavaş bu işten sıkılmaya başlamıştı. Her sabah ya ben ya Bülent elimizde 2.Civciv peşinden koşturup durduk unutmasın diye. Neyse ki bu çok uzun sürmedi, halimize acımış olacak ki üçüncü günün akşamına eli boş bir şeklide döndü eve. 
Bülent "Arabaya binerken elindeydi." dese de birden sırra kadem basmıştı 2.Civciv. Arda ise sorduğumuzda yüzünü buruşturup kaçıyordu. Dördüncü gün olayı öğrendik. Bizim velet arabaya binerken atmış 2.Civciv'i. Bu sorumluluk projesini sıkıcı ve aptalca bulmuş:) Sorunu kökten çözmüş:) 
Deniz ise tam tersi acayip bağlanmıştı 3. Peknos'a. Geri kalan günlerde onunla idare ettik:) Beşinci günün sonunda ailecek rahat bir nefes aldık:) 
Proje bitti. Ama Deniz hala Peknos'unun hayaliyle yaşıyor. Dün kahvaltı yaparken haşlanmış yumurtayı burnuma sokup "Anne bak, Peknos gibi kokuyor değil mi? Ne güzel!" diyerek bana resmen korku filmi atmosferi yarattı:)) Umarım bir daha böyle bir proje ile gelmezler eve. Gerçekten zorluk çekiyorum yeni eğitim sisteminin mantığını anlamakta. Pazarda limon sattırsam eminim çok daha sorumluluk sahibi olur bu tosbağalar. 

Bu şarkı "Yumurta Bebekler Projesi" kapsamında perişan olmuş ailelere adanmıştır:))


Runaway Train - Soul Asylum

Friday, April 10, 2009

Kampanya Logomuz

Sevgili Şebnem 'in başlattığı "Her çocuğun bir masalı olmalı" kütüphane kurma kampanyamızın logosunu hazırladım. Bu kampanyaya destek olmak isteyen blog sahipleri yukarıdaki logomuzu bloglarına yerleştirebilirler. Şimdiden çok teşekkürler desteğiniz için:)

Somewhere Over the Rainbow - Judy Garland

Thursday, April 09, 2009

Her Çocuğun Bir Masalı Olmalı!

Sevgili Şebnem Soysal 'dan haftabaşında beni çok heyecanlandıran bir mail aldım. Bir kitap kampanyası başlatmıştı Mersin'in Yeşilovacık beldesinde yaşayan çocuklar için. Kitaba hasret
kütüphanesi olmayan bu çocuklara belediye başkanı bir oda vermiş. Şimdi sıra o odayı rengarenk, cıvıl cıvıl kitaplarla doldurmak. Ben dün gece Arda ve Deniz ile birlikte seçtim hediye kitaplarımızı. 
Tabi bunun yanı sıra arkadaşlarımdan da toplayıp Şebnem'e ulaştıracağım hepsini. Umarım sizde bu kampanyaya destek olursunuz. Detaylı bilgiyi ve kitapları nasıl ulaştırabileceğinizi verdiğim linkte bulabilirsiniz.
Ben şimdilik Mersin Yeşilovacık ile başlayan bu yolculuğun diğer kütüphanesi olmayan köylerle, ilçelerle devam edeceğine inanıyorum. Bir çocuğa bile ulaşabilmek , onun yüzünü güldürebilmek bu dünyadaki yaşanabilecek en büyük mutluluk... 
Ayrıca 23 Nisan'da Şebnem sitesinde çocuklar ile ilgili yazılara yer verecek. Bu konuda yazı yazıp katkıda bulunmak isteyenlerin 20 Nisan'a kadar yazılarını "Bir Milyon Kalem" sitesine ulaştırmaları gerekiyor. Şimdiden hepinizin katkıları için çok teşekkür ediyorum.. Sevgilerimle:))

If I Fell - Beatles For Babies

Tuesday, April 07, 2009

Ninni

Sevgili Mr.TD abileri benim ufaklıklara yollamış bu ninniyi biraz önce. Ne yazık ki gece geç vakit olduğundan dolayı çoktan uyumuşlardı küçük canavarlar. Ama ben yine de hafiften bir müzik yayını yaptım onlara.. Bu sırada da neredeyse ben uyuyordum:) O kadar huzur duydum ki dinlerken yukarıdaki çizim çıkıverdi on dakikada...
Şimdi mutfağa gidip bir iki ceviz bulup kendime yatak yapacağımmm.. Herkese iyi uykularrrrr :)

Baby Reflections - Brahms Lullabye

Friday, April 03, 2009

Monoton

Her sabah 06:48'de güne başlıyorum.. Çocukları uyandırıyorum (Bülent dahil),  büyük savaş vererek giydirme işlemlerini tamamlayıp evden apar topar çıkıyoruz. 07:31 'de arabanın motoru çalışmak zorunda.. Çünkü servise bineceğim durağa yetişmem bu zamanlamaya bağlı. Üç ya da dört dakikalık bir gecikme servisi kaçırmama neden olabiliyor. Yol maceramız alaca karanlık kuşağını aratmayan cinsten. Çünkü istisnasız her sabah aynı saatte anayol üzerinde lacivert eşofmanları ile koşan yaşlı amcayla karşılaşıyoruz. Her sabah aynı noktada! Bülent'e göre asker emeklisi bana göre ajan bu amca:) İnsan yaz kış, yağmur çamur, hiç mi aksatmaz.. Sonra keskin bir viraj var... Hani geçen Ocak ayında kaza yaptığımız yer.. İşte biz orayı dönerken yine her sabah karşı yönden mavi bir minibüs sağa doğru kıvrılıp ilerliyor. Benzin istasyonundaki servis durağıma geldiğimizde istasyonun dijital saati istisasız 07:49'u gösteriyor. Üç dakika sonra da servisim geliyor. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra işyerine ulaştığımızda kurumun önündeki simitçiden iki simit bir üçgen peynir alıyorum. Ve her sabah simit kulesinin en altındaki simitleri çekiyorum. Ve yine her defasında simitçimize "Bir gün yıkmayı başarıcam simit kulenizi" diyerek aptal espirimi yapıyorum.. O da sağolsun her sabah gülüyor aynı şeye:)) Ofise çıkıp kendime çay hazırlıyorum. Simitlerden birini ve peyniri yiyorum. Diğer simiti kızlara ayırıyorum. Sonrasında ise çizimlerime dalıyorum.. Her sabah güne bu şekilde başlıyorum. Her sabah.. Her sabah... Her sabah.... Bir şeyler yapmalı, güne heyecan katmalı diye düşünüyorum. Yoksa kafayı üşütücem bu monoton döngü içerisinde dönüp durmaktan :)))
Not: Eklediğim şarkı benim bebelerin favorisi.. Dinleyiniz ve de çocuklarınıza dinletiniz:)

Your Personel Penguin - Davy Jones

Wednesday, April 01, 2009

Bizi Tanıyor musun?

Bu ay Meraklı Minik dergisinde çiçekleri tanıyoruz. Tabi ki büyük olasılıkla önce kendimiz öğreniyoruz:) En büyük eksiklerimizden biri çiçek ve ağaçları tanımamak. Oysa ne büyük bir keyifdir yapraklarından ağaçları tanımak, çiçekleri isimleriyle bilmek. Biliyorsunuz ki çiçekler papatyalardan ibaret değil. Yüzlerce, binlerce ilginç değişik ve farklı renklerde çiçekler var ve her birinin de ayrı adı!

Where Have All the Flowers Gone - Peter,Paul and Mary 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...